Aylık arşiv Ocak 19, 2019

Acının Tadı Yaşamak

Acının Tadı  Yaşamak 

Bedri  Karayağmurlar

çünkü acıması yoktur kendine  hayatın

düzgün ve  düz  cümleler  kurmaktan  yorulmuş birinin

zamanıdır  küçük  kaçmalar  ülkesinde  bir  soluk mavi

biz  neyiz  ki

uzun buz sarkıtları  kırılır

sevmenin sabahları  ayazsa

yırtılır  gün en hassas  yerinden

ve    bir  kadın kırmızı  giyer sabah güllerinden

sen şimdi  usulca yürü

ardında  kuru  yaprakların ağırlığı

hayat  nasılsa acı

sana  sakladığım bir  avuç  tuz ve hardal

hafif yaşamaların ağırlığı unutulsun   varsın

kalan  ne   geriye  tarihin  küllerinden

bir  nefes  şöyle  “oh”   derinden

yaşadım.

11 Ekim 2007  Şirinyer

Ben Egeyim Sen


                                                                       Bedri Karayağmurlar

I

karakantoya çıkmamıştı henüz aşkımız
Karantina uzun bir tekneydi rüzgarın önünde
Eleni balkondan baktığında sabah olurdu
denizin oralardan bir yalı çapkınını uçardı
seyrek çırpıntılı kırlangıçlar değerdi dalgalara

II

şimdi ağlamak böyle işlemeli mendillerin
sandık lekelerinde kurur

annemin ince belli bakırdan gaz lambası efkarlanır
titretirdi alevini Asansör’ün oralardan bir klarnet taksiminde

kendini sek rakıyla şişledi kınalı Leyla
olmadı bunların hiç biri dersem gülerdin

bulutlar emerdi hanım ellerine değen yerlerini
sus derdim kendime sus.

III

çocuğum ya aklım giderdi
kadınlar geçerdi kaldırımın kenarından
Karataş hamamının soğuk taşlarında üşütmüş tazeler
yüzleri alı al göründüklerinde basardım kemanların kıvrımına
pembe beyaz zakkumlar açardı birden
ne gençtik be, kırbaçlar şakırdardık sarma cıgaralı havalarda
atlar sallayarak kalçalarını.
süslü bir yaylıydı belki geçen ömrümüz tekeri çoktan kırıldı








IV

bakınca deniz görünürdü, deniz İzmir’di,
silmemişti islerini Daha mübadil vapurların.

bağlar alemdi bilmezdin türküler geçerdi oynak ağır
gül işlemeli yastılar sık dokunmuş hasır

güzelim şaraplıklar dökülürdü derelere.
su perileri içerdi şarabın hasını çağır
dinmezdi sabahlara dek sesleri derelerden denize
en delikanlı olduğumuzdan hesapsız bilirdik hepsini
kuşakta tabakaya tespihe çarpar oluklu bıçak sanki kınında sır



V

Karanfil yeni düşmüştü Urla’nın kayıtlarına.
kanlı bir kama Niğde’den İskele’ye
kaç kelle kimse bilmez kan ağır göz uykusuz
Selanik çarşısına gece indiğinde Panayotis’in meyhanesine
Kozanalı yel değirmenleri susardı rüzgar kururdu
el ayak buz
Manastır işi bir yemeni kanardı dağlarda
Yunanlı tüccarlar Türk tütüncüler irkilir üşürdü

VI

Kara kadının karısına ortaktı Despina
İzmir denizdi, Misailidis sağ / dağlar el gibi akardı.
ağlar masmavi yakamoz / rakılarda rakıydı hani.

meğer Ege olacakmışım İzmir olacakmışım / mübadil bir vapur

G i D i O

G i D i O

tirşe kapılar araladım
karanlığın ortasında
yalnızlaşmış bir kız uzak odalarında
tek memesi elinde çaresiz
emzirecek oğullar kızlar getirsene
yatağım soğudu buruştu içim
türküleri söylüyor

hızla geçtim kapıları
hüzün olmadık zamanda boğabilir insanı

becerisi elinde kalmış eski oyuncunun
peruktu saçı alnı tragedya artığı bir sahnede
ne söylese anlamsız oysa
Diyojen Karacasu’da değil miydi
nükleer gece olduğunda fıçıda

tiyatrolar kapandı be aptal
yalnızlık işte böyle zamanda bırakmaz insanı

tükürdüm denize belki bir arsız balık değer
soyunun son temsilcisi
genetiği değiştirildiğindendir yaşadığı
dedesini bizim bahçede vurdumdu geçen yaz
kallavi bir hamam böceğigillerden adı dilimi tırmalamasa
“öldürmek istemezdim – bıçak elimde”
bakmasaydım ekseni değiştirilmiş aya

yürüsene çayıra bir türkü söyle ya da
zaman sürtünecek az sonra yakalarına

her cezaya razıyım usta anlamadım ne kondu
sen hangi mahkemedendin yargısı yamuk
matematik bilemeyenler içindir tirşe kapılar
koridorlar karanlık mum yakın
nükleer bataryalar vurdu santralı
mum yakın mum yakın mum yakın

olmadık zamanda kopar kıyamet
besleyenlerini sever zebaniler en çok

Bedri Karayağmurlar 2009