Geleceğin Dünyası

Bedri Karayağmurlar
www.bedrikarayagmurlar.com

Geçen gün, Burhaniye Ören’de, güzel söyleşiler düzenleyen bir kitap kafede “ Leonardo Da Vinci örneğinden yola çıkarak, sanatta yaratıcılığı anlattım. Bu anlatımlar, ders gibi değil kuşkusuz; daha çok söyleşi havasında gerçekleşiyor. Bir süre sonra aynı konuyu İzmir’de de anlatacağım.
Bilirsiniz Leonardo, resimleri kadar, tasarımları da önemli bir sanatçı, ressam, mühendis, araştırmacı ve müzisyendir. Bütün bunların yanında, durmadan yazan, yazarak düşünen bir yazar, bir düşün adamıdır. Bu konuyu hazırlarken kendime çok sordum; Leonardo durmadan yazmasaydı. Leonardo’nun defterleri olmasaydı, bize Leonardo’dan kalanlar nasıl değerlendirilirdi ya da neleri kalırdı?

Giderek küçülen dünyada, toplumlar, insanlar ve kurumlar bir başka yapıya doğru hızla evriliyor. İnsanların dünya üzerinde dolaşımı öylesine arttı ki, nerdeyse yer değiştirmeyen, yolculuk yapmayan insan kalmadı. Dolaşımdaki asıl büyük hız, iletişim kaynakları ve kanallarına yansıyan her türlü bilgi ve belgede.
Kimin nerede, ne zaman ne söylediği, ne yaptığı ayrıntısıyla yansıyor iletişim kanallarına. Hiç bir şey sır değil. Sır, camı ayna yapan, görüntüleri yansıtan, gizleri açığa çıkaran, herkese göstermek için yapılan öz çekim oldu günümüzde. Kötü yürekli kraliçenin, “Ayna ayna, söyle bana benden güzeli var mı?” demesine gerek kalmadı. Masalda, zor soruyu bir çırpıda bilen ve çekinmeden gerçeği söyleyen eski ayna, yalnızca mekanların daha geniş görünmesi için kullanılan dekorasyon nesnesine dönüştü. Masalların konuşan aynaları artık elimizin altında.
Yeni dünya düzeninin nasıl oluşacağı konusunda ileri sürülen varsayımlarda, duyarsızlaşan insanın giderek, yalnızca kendi biçimine odaklanacağı, olup bitenleri bir film gibi izleyip sırtını döneceği neredeyse apaçık ortada.
Baudrillard’ın söylediklerini önemsememiz gerekiyor. Kim ne derse desin felsefe daha etkili olacak. Felsefenin etkisi, uluslar arası finans güçlerini düşünmeye zorlar mı bilinmese de, bilinen tek doğru, yeni yöneticiler hiç bir zaman gözümüzün önünde duranlar olmayacak. Değişimlerin asıl nedeninin, yalın bir saptamayla, üretim ve tüketim ilişkilerindeki değişmede olacağı besbelli. Tarım yöntemleri, üretilenlerin kime nasıl tükettirileceği bile, ayrıntılı biçimde planlanacak. Neredeyse olasılık sapmalarına bile izin verilmeyecek. Yaşadıklarımız bunların açık kanıtı.
Geleceğin dünya devletinde, insanın dünya vatandaşı olarak nasıl yaşayacağı; bu dünyaya bizden nelerin kalacağı, varlığımızı nasıl koruyacağımız konuları, bugün en çok düşünmemiz gereken konular bizce. Bugün, kazanımlarını önemseyerek, hiç bir değere önem vermeden, yalnızca kendi inanacının, kendi kazancının önemli olduğunu düşünenler, ne yazık yanıldıklarını hiç algılayamayacak.

İnsan, düşünen, imgeleyen, biçim veren, deneyen, yaratan canlıdır. Bunlar yoksa, yaşıyorsa sadece canlıdır. Bir bakteri nerede ne zaman çoğalacağını nasıl bilsin. Bu nedenle birileri onunla isterse yoğurt yapar, isterse ekmek ya da silah. Ne değişir, bakteri de canlıdır sonuçta.

Geleceğimiz, düş kuran, düşünen, deneyen, yaratan insanların elinde. Özgürlükler bu nedenle önemlidir. Koşullanmış insanlardan oluşmuş toplumların, geleceğin yaratılmasında yeri olamayacağı apaçık ortada.
Descartes’n ünlü önermesi “Düşünüyorum öyleyse varım.” sözü değişik felsefelerce değişik biçimde yorumlansa da, dil ve söylem açısından baktığımızda, düşünmenin var olmanın koşulu olduğunu anlatıyor bize göre. Önerme bu anlamıyla ele alındığında, varlığını önemsemeyen, düşünme gereği duymayanların varlıklarının, boşlukta yer kaplamak gibi olduğunu ileri sürüyor olmalı Descartes. Her varlık doldurduğu boşlukla işe yarar. Sorun, boşluk doldurma amacını toplumsal amaca dönüştüren anlayışlarda.
Eğitim, beyinsel gizilgücü güçlü çocukları, gençleri atıl duruma getirip, düşünemez olmalarını amaçlayamaz. Bu amaçla gerçekleşen eylem, bir eğitim etkinliğiymiş gibi gözükse de, yapılan sadece talim ya da kullanılacak davranışların kişiye giydirilmesinden öteye gitmez. Günümüzün dünyasında bu canlı robot üretmektir. Yeri gelmişken ilk robotu tasarlayan da Leonardo da Vinci. İyi eğitim, kişinin algı çevresini genişleterek kendisini ve çevresini özgürce ifade etmesini amaçlar. İyi eğitim, bütün insanlarda olan yaratıcı gücü güçlendirir. Leonardo, Rönesans koşullarında doğmasaydı, şimdi izlediğimiz hiç bir şeyi tasarlayamazdı. Kilisenin baskılarının zayıfladığı, yöneticilerin ve halkın kendilerini özgür hisettikleri günlerin yetiştirdiği bir
dehadır o. Algı sırlarının daraldığı, insanın kendisini ve çevresini anlatma özgürlüğünün zayıfladığı, eğitimin talime dönüştüğü, yaratıcı davranışların küçümsendiği ülkelerin gelecekte var olmakla ilgili büyük sorunları olacak. Belki de hiç olmayacak.

Geleceğin dünyası, bilgiyi ve bilgi teknolojilerinin gelişmesine katılabilen, kullanabilen insanların olacak.
Geleceğin dünyasında sanat, her türlü yeni olanakların kullanıldığı, yeni deneylerin yapıldığı, şaşırtıcı ancak anlatımı güçlü işlerden oluşacak. Geleneksel biçimlendirme ve insan becerilerine dayalı sanatın üzerinde gelişecek bunlar. İhtimal öykü, roman, şiir olacak ama kağıtlara basım özel ve kendine has olacak. Resim bir tasarım etkinliği olacak ama telifle herkesin istediği boyutta basma olanaklarını kullanabilmesine uygun işler olacak. Ama müzeler duracak. Boya olacak, kağıt da. Üç boyutlu yazıcıdan alınabilen heykel ve üç boyutlu tasarımlar da olacak. Belki yeni boyutlarıyla dört boyutlu altı boyutlu olacaklar. Diğer değişimleri de siz imgeleyin. Böyle bir dünya geliyor. Bu dünyada biz nerede olacağız sorusu şimdiden çok önemli.

Sanatla kalın.

İzmir Mart 2019

admin

Mesajınızı bırakın